Pionidal

PİLONİDAL SİNÜS (KIL DÖNMESİ)

PİLONİDAL SİNÜS NEDİR?

pionidalHekimlerin “Pilonidal sinüs” olarak isimlendirdikleri bu hastalığın halk arasındaki yaygın adı “Kıl dönmesi” dir.

Kuyruk sokumu bölgesinde cildin altında kavite (boşluk) gelişimi ile oluşan bir hastalıktır. Kavite veya kist içerisinde sıklıkla kıl bulunur ve bu boşluğun iltihaplanması sonucu kuyruk sokumu bölgesinde cildin altında kronik infeksiyon ve ciltte bir veya birkaç delik meydana gelir. Orta hattaki kıl köklerinin cilt salgıları veya kıllar tarafından tıkanması ile oluştuğu düşünülmektedir. Hastalık erkeklerde kadınlara oranla daha sık görülür, ergenlik dönemi ile 40 yaş arası dönemde daha sık ortaya çıkar .

HASTALIĞIN KOLAYLAŞTIRAN FAKTÖRLER NELERDİR?

  • Vücut kıllarının fazla olması

  • Derinin uzun süre nemli kalmasının kılların batmasını kolaylaştırması

  • Kalçalar arasındaki yarıkta nedbe veya çatlak olması

  • Uzun süre oturmaya bağlı bu bölgede biriken kılların sürekli bu bölgede yaralanmaya neden olması

  • Kötü hijyen

Ancak bazen hiçbir kolaylaştırıcı faktör olmadan da hastalık görülebilmektedir…

HASTALIĞIN BELİRTİLERİ NELERDİR?

Hastaların çoğunda, akut apse süreci ile tanımlanan kuyruk sokumunda şiddetli ağrı, şişlik , kızarıklık, yüksek ateş ve halsizlik şeklinde bir “klinik tablo” oluşur. Sonuçta sıklıkla kuyruk sokumundan cerahatli (sarı-yeşil) akıntı ile sonlanır. Apse kaybolduktan sonra kendiliğinden veya tıbbi müdahale sonrasında “pilonidal sinüs” oluşur. Kronik hastalık kuyruk sokumunda şişlik , ağrı ve akıntı ile belirti verir. Çoğunlukla cerrahi tedavi gerekir.

HASTALIĞIN TEDAVİSİ NEDİR?

  • Akut apse varlığında poliklinik veya ameliyathane şartlarında apsenin bir kesi yapılarak içerisindeki pürülan materyalin boşaltılması sağlanmalıdır. İşlem yapıldıktan sonra bu bölgenin temiz tutulması ve antibiyotik tedavisi önerilir.

  • Cerrahi yöntemler, arasında çok sayıda alternatif girişim tanımlanmıştır, belki de en çok cerrahi metod tanımlanan hastalıklardan birisidir. Başlıcaları şunlardır;
  • Kistotomi , kılların ve iltihabi mataryelin oluşturduğu boşluğun tavanı açılarak , içerisinin temizlenmesidir. Oluşan boşluğun ,sık sık pansuman yapılarak, kendiliğinden dolması beklenir. Antibiyotik verilmesi gerekebilir, ortalama iyileşme süreci 2-5 haftadır. Tekrarlama riski %7-15 arasıdır.

  • Marsupializasyon, kılların ve iltihabi mataryelin oluşturduğu boşluğun tavanı açılarak içerisi temizlenir,kistin tabanı bırakılarak kist kenarları kistin tabanına dikilir. Böylece geri kalan boşluk küçültülmüş olur. Sık sık pansuman yapılması ve yara yerinden ölü dokunun ve kılların temizlenmesi ile alttan gelişecek doku ile boşluğun dolması sağlanır. İyileşme süreci 4-6 haftadır ve tekrarlama riski %1-5 arasıdır.

  • Kıl ve iltihabi mataryelin oluşturduğu boşluğun çıkarılması ve yaranın açık bırakılması; kılların ve iltihabi mataryelin oluşturduğu boşluğu ve varsa yandaş sinüsleri de içine alacak şekilde yapılan eliptik kesi ile kist kapsamı, sakral kemik (kuyruk sokumu) fasyasına kadar çıkarılır. Yara açık bırakılır ve sık sık pansuman yapılarak yara boşluğunun alttan gelişen doku ile doldurulması beklenir. İyileşme süresi 6-7 haftadır ve tekrarlama riski %1-7 arasındadır.

  • Kılların ve iltihabi mataryelin oluşturduğu boşluğun çıkarılması ve yaranın kapatılması; kılların ve iltihabi mataryelin oluşturduğu boşluk çıkarılır yara yerine bir adet kapalı emici dren konularak yara dudakları karşılıklı birleştirilir. İyileşme süreci 2-3 haftadır , ancak tekrarlama riski % 6-20 arasında değişir.

  • Kılların ve iltihabi mataryelin oluşturduğu boşluğun çıkarılması ve yaranın o bölgeye getirilen bir komşu doku ile kapatılması: “Flap metodu”nda geride kalan boşluk çevre dokulardan oluşturulan yamalar ile kapatılır.Değişik tip yama yöntemleri vardır, hangi tip yama uygulanacağı sinüsün yerleşim yerine , inflamasyonun derecesine ve geride kalan boşluğun şekline göre karar verilir. Tekrarlama riski % 0-5 ‘dir. Ülkemizde en sık olarak , “Limberg” tipi flepler kullanılmaktadır.

  • Cerrahi dışı bir metod olarak görülebilecek , ancak cerrahlar tarafından son zamanlarda artarak kullanılan bir metod da, Pilonidal sinüsün temizlenmesini takiben içine kristalize “Fenol parçalarının konulması, böylece fibrotik doku oluşturularak tedavinin sağlanmasıdır.

Bunların dışında çok sayıda cerrahi metod da tanımlanmıştır. Ancak “nüks riski” hemen tüm metodlarda gündemde bulunmaktadır. Sonuçların iyi olması, konu ile ilgili bilgi ve deneyim sahibi cerrahların mevcudiyeti ile doğru orantılı olmaktadır.

HASTALIĞIN TERARLAMAMASI İÇİN NELER YAPILMALIDIR?

Ameliyat sonrası yara yerinin temiz tutulması ve yabancı cisimler ile teması önlenmelidir. Bu dönemde veya ilerisinde kalça derisi temiz ve kılsız tutulmalıdır. Bu durum 30-35 yaşına kadar 2 haftada bir traş olunarak veya tüy dökücü kremler kullanılarak sağlanmalıdır. Yaş ilerledikçe kıllar zayıf , ince hale gelmekte ve kalçalar arası derinlik azalmakta, böylece de nüks riski azalmaktadır.